TÜRKİYE'DE MİZAH BASINI SERÜVENİ

TÜRKİYE'DE MİZAH BASINI SERÜVENİ 





                                                                Mizahsız bir ülkede yaşanmaz. Ama sürekli olarak mizaha ihtiyaç duyan bir toplumda, hiç yaşanmaz. 

 'Milan Kundera' 





   

MİZAH KISACA NEDİR 

Hobbes’un Alay Teorisi’ni temel alan Mizahta Üstünlük Kuramına göre mizah, bazılarının veya bizim daha önceki hâlimizle ve başkalarıyla kendimizi kıyasladıktan sonra kendimizi daha üstün görmemizden doğar. Üstünlük Kuramı’nın temel dayanağı, insanların başkaları- na gülmelerinin temelinde onlara karşı bir zafer ve/veya üstünlük elde etme isteğinin var olmasıdır. Zira insanlar genellikle başkalarıyla kendilerini kıyaslandıklarında karşılarında olumsuz bir durum gördüklerinde kendilerini üstün hisseder(Meyer, 2000, Wicker, Torelli, Barron & Ponder, 1981.den akt. Vallade vd. 2013, s.232). Üstünlük kuramı, psikoanalitik teoriler gibi mizahi içeriği iletenle iletilen birey ya da gruplar arasındaki muhalif sosyal ilişkilere vurgu yapar. Bu yaklaşımda diğerlerine göre daha doğrudan bir yönelim vardır. Muhataba karşı “alay” kullanılarak bir aşağılama söz konusudur (Ferguson ve Thomas, 2008.den akt Akıner Mustafa Sami Mencet.). Özetle, aslında “alay” kendinden farklı olana karşı yürütülen psikolojik bir mücadele aracıdır. Küçümsemedir. Karşı tarafın gülünç yanlarını sıklıkla vurgulayarak olumsuz imgeler atfetme, olumsuz klişeler oluşturma, oluşturulan “gülmece” unsurunun altında bir “küçümseme” ve böylelikle bir “üstünlük kurma” kaygısının bir parçasıdır. (Nurdan Akıner, Mustafa Sami Mencet, 2016) 

TANZİMAT DÖNEMİ İLE BAŞLAYAN MİZAH 

Sanayi Devrimi, Batı'da siyasal mücadeleyi getirirken beraberinde gazeteciliği de getirdi. Bunun doğal sonucu olarak çizgi ile mizah gazetede buluştu. Mizahın çizgi ile anlatılması anlamına gelen karikatürün Osmanlı’da doğuşun ve gelişmesinde de aynı çizgiyi görürüz. Basın tarihimizde bu bağlamda ilk mizah dergisi 1870 yılında yayın hayatına başlayan Diyojen dergisidir. Bunu sırasıyla Çıngıraklı Tatar ve Hayal takip etmiştir. Ama burada asıl dikkat çeken unsur tüm bu mizah gazetelerinin müellifi olan Teodor Kasap isminin öne çıkmasıdır. Osmanlı kültüründe karikatüre bir ön tarih oluşturacak öğeler arandığında, minyatür, Karagöz tasvirleri ve Mehmet Siyah Kalem (15.yy) öne sürülebilir. Bunlar yapısal açıdan karikatürsel nitelikler taşımalarına karşın, bu amaçla yapılmamışlardır. Başka dönemlerin, farklı süreçlerin ürünleridir. Siyah Kalem, bir ada gibi hiçbir yere bağlanamadan donup kalmış; minyatür ise basın ortaya çıktığında çoktan devrini kapamıştı. Üçüncüsü Karagöz ailesi, sözlü mizahın gözdelerinden biridir. Tanzimat’tan Cumhuriyete değin uzanan yıllar içinde sözlü mizah yerini yazılı mizaha bırakmaya başlamıştır. Biçimsel olarak en çok karikatüre yakın olan hayal perdesinin tipleri, basında gelişen yazılı mizahın vazgeçilmez unsurları olmuşlardır. Çünkü yazarların kültürel birikimi, sözlü mizahla yüklüdür. Batı’nın mizah klasikleri henüz çevrilmemiştir. Dil bilen yazarların, Batı edebiyatıyla tanışık olmaları kısa sürede özgün bir mizah diline ulaşabilmeleri için yeterli değildi. (Çevikler, 1986) Tanzimat dönemi süreli mizah yayınlan, Karagöz-Hacivat, Meddah, Nasrettin Hoca, Ortaoyunu, incili Ovuş, Bekri Mustafa ve Bektaşi'ye ait metin, fıkra ve onlara öykünen uyarlamalarla dolup taşar. İçlerinde, hiç kuşkusuz çok başarılı olanları vardır. Karikatür yakasında da aynı yoğunluk görülür. Özellikle Teodor Kasap’ın Hayal’i, bunun önemli bir tanığıdır. Sözlü mizan mirası, yazılı ve çizgili mizahın ana kaynaklarından birini oluşturmuştur. Çünkü karikatür için tüm görsel miras bir ayrıntıdır sadece. Tanzimat karikatürüne aşılanan Karagöz- Hacivat, II. Meşrutiyet’te modern karikatürün doğuşuyla işlevini yitirmesine karşın, eski karikatür örneği olarak yaşamını uzun yıllar sürdürmüştür. Özetle Türk karikatürü, Tanzimat döneminde sıfır noktasından başlamıştır. O da roman gibi Batı’dan çağdaşlaşma mücadelesine katılmak için gelmiş veya getirilmiştir[1]. 

MİZAH VE İDEOLOJİ ARASINDAKİ SOSYOLOJİK VE TARİHSEL BAĞLANTI 

GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MİZAH 

Türkiye’de Mizah Yayıncılığında Baskın İdeoloji Mizah dergilerinin Türkiye’deki serüveni Sultan II. Abdülhamid’i tahttan indirmek için yurtiçinde ve yurtdışında propaganda yapmak isteyen Jön Türklerin desteğiyle başlamıştır(Öngören, 1973, s.16.dan akt Akıner Mustafa Sami Mencet). Bu dönemden sonra da her zaman siyasetin bir parçası olmuş, politik bir baskı aygıtı olarak işlev görmüş, yalnızca muhalefet tarafından değil hükümet ve devlet tarafından da etkili bir propaganda aygıtı olarak kullanılmıştır. İstisnalar haricinde de genellikle sağcı ve dindar seçmene sahip partilere yoğun bir muhalefet sergilenmiştir. Türkiye’deki mizah yayıncılığının geçmişi incelendiğinde, Batılılaşma hareketinin etkisiyle doğduğu ve tarihsel serüveni boyunca “dinsel düşünceyi insanlığın, toplumların evriminde ilkel bir düşünce olarak tanımlayan” Aydınlanmacı görüşün savunucusu olduğu görülmektedir. (Öngören, 1983; Alsaç, 1994; Çeviker, 1997; Cantek, 2008; Topuz, 1986.den akt Akıner Mustafa Sami Mencet) Türkiye’de günümüzde en çok satan üç mizah dergisi Uykusuz, Penguen ve Leman dergisine bakıldığında bu dergilerin de aynı geleneği devam ettirdikleri söylenebilir. 

II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ 

 Bugün anlaşıldığı şekliyle modern mizah yayıncılığı Batı kaynaklıdır. Özellikle Fransız ve Amerikan devrimlerinin gölgesinde gelişmiş olan karikatür sanatı, tarihi olaylar karşısında ve toplumsal algının oluşmasında kritik roller üstlene gelmiştir. Batı tarzı mizahın Osmanlı topraklarına gelmesi II. Abdülmamid Han dönemine rastlar. Bu dönem mizahı II. Abdülhamid’i “saldırgan”, “baskıcı” ve “geri kafalı” olarak konumlandırmıştır. Bu açıdan, Batı basınında çıkan II. Abdülhamid’in “sinsi”, “eli kanlı” ve tahttan indirilmeyi hak eden “zalim” ve “sahtekar” imgesi, padişahın yerli mizah yayınlarındaki tasvirleriyle birbirini tamamlayıcı nitelikte olmuştur. “Despot” olmakla itham edilen padişahın, Osmanlı örneklerini ve Karagöz’ü yaygınlaştırmak için gösterdiği çaba ve girişimler mizah literatüründe göz ardı edilmiştir. Sultan II. Abdülhamid’den sonra yaşanan İttihat ve Terakki dönemi ise Türk mizah tarihinin en bereketli ve hür dönemlerinden biri olarak kodlanmış ve böylece mizah, resmi ideoloji övgüsü için araçsallaştırılmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra 40’a yakın mizah dergi ve gazetesinin yayımlanmaya başlamasına rağmen, bunların tamamına yakınının kapanmak zorunda kaldığı bilgisi ise literatürde yüzeysel ifadelerle geçiştirilmiştir. Teodor Kasap’ın kurduğu Diyojen’le başlayan Osmanlı’da mizah yayıncılığı, bugüne ulaşan özgürlük ve sansür ikileminin de başladığı noktayı ifade etmektedir. 183 sayıya ulaşmış olan ve yayın hayatı boyunca üç kez kapatılan Diyojen dergisi, ilk sayısından itibaren kendisini var eden Batı tarzı mizah kültürüne uyan politik bir misyona sahip olduğunu hiçbir zaman gizlememiştir. Öte yandan derginin temel düsturu, hükümetin ve halkın sorunlarına değinileceği ve ülkemize yabancı olan şeylerle alay edilip küçük görüleceği şeklinde ifade edilmiştir. Namık Kemal, Ali Bey ve Ebüzziya Tevfik gibi isimlerin imzasız yazılarıyla da desteklenen dergi, temsil ettiği ideoloji ve geliştirdiği dil ile kendisinden sonra gelecek tüm mizah dergilerini etkilemiştir. Teodor Kasap ise Diyojen dergisinin sonra Çıngıraklı Tatar, Hayal ve İstikbal gibi dergiler çıkarmış ve mizah literatüründe önemli yer edinmiştir. 

 İTTIHAT VE TERAKKİ DÖNEMİ 

II. Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, sayısı hızla artan mizah dergileri yine en fazla II. Abdülhamid’i malzeme edinmiş ve “sorunlu” ve “yetersiz” olarak tasvir etmiştir. Bu dönemde çoğu kısa ömürlü dergilerin dışında Karagöz ve Cem gibi görece uzun soluklu dergiler de çıkmaya başlamıştır. Ne var ki II. Meşrutiyet’in ilanını takip eden yıllarda iktidar olan İttihat ve Terakki Partisi döneminde de mizah basını, politik dil ve ürün olarak Abdülhamid’in kültürel mirasına saldırmaktan öteye gitmemiştir. İttihat ve Terakki’nin kontrolündeki veya onun geleneğini takip edecek dergiler için II. Abdülhamid herhangi bir Osmanlı padişahı olmasının çok ötesinde, sonu gelmeyen bir hesaplaşmaya karşılık gelmektedir. Cumhuriyet’in ilanına dek süren ve Kurtuluş Savaşı’nı da kapsayan dönemde Sedat Simavi tarafından çıkartılan Diken ve onun bir tür devamı niteliğindeki Güleryüz ile Refik Halit Karay’ın Aydede ve sonrasında onun boşluğunu kapatmaya çalışan fakat Aydede’den farklı aidiyetlere sahip Akbaba dergileri öne çıkmış ve dergiler arasında temsil ettikleri ideolojiler bakımından ayrışmalar belirmiştir. Güncel siyaset kadar mizah yayıncılığı açısından da oldukça hareketli geçen bu yılları, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmen son bulup Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması takip etmiştir. 

CUMHURİYET DÖNEMİ 

Cumhuriyetin ilk yılları, muhalif kimliği açısından mizah yayıncılığının en çorak dönemidir. Bu dönem, her ne kadar günümüz mizahının temellerini teşkil etse de, muhalif ve sorgulayıcı bir duruştan bahsetmek güçtür. “Cumhuriyet dönemi mizahçıları Batılı değerlerle yetişmiş, seküler-milliyetçi bir eleştirelliğe sahiptir. Siyasi ve kültürel seçimlerini önce İttihatçılık, sonra CHP paradigması etkilemiştir.” Tek Parti felsefesinin de bir yansıması olarak, mizah dergileri “1923 Devriminin bir tanıtım kataloğu gibidir” ve rejimi tümüyle “ululama[2]” üzerine kuruludur. Buna rağmen birçok mizah tarihçisi, paradoksal olarak, Cumhuriyet mizahının geleneksel -yani bilim dışı- kalıpları yıkarak; yerine renkli ve zengin mizah algısı oluşturduğu görüşündedir. Öyle ki politik mizahın Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte resmi kimliğe büründüğünü belirten Ferit Öngören, “Cumhuriyet kültürü; sosyal alanda Ortaçağ’ın dar ve eski çemberinden kurtulmayı, bilimsel olmak anlamında Batı kültürüne açılmayı ifade etmiştir. Bu köklü dönüşüm, Cumhuriyet mizahının temel yapısını belirlemiştir” demiştir. Özellikle Cumhuriyet’in ilanından sonra milli kimliğin inşasında rol alan mizahçılar, Markopaşa’lı kırklı yıllara kadar bir yandan iktidarı desteklerken, bir yandan da mizahı hicivden çok, eğlence ve erotizm anlatısı unsuru olarak üretmişlerdir. Bu süreçte üst düzey siyasiler çizilmemiş ve siyasi ilişkiler eleştirilmemiştir. Örneğin zamanın en önemli mizah dergilerinden Cem’i 1927 yılında yeniden çıkartmaya başlayan Cemil Cem, aynı yıl vergileri eleştiren bir karikatürü sebebiyle yargılanmıştır. İktidarla arasındaki bu anlaşmazlık, derginin 1929’da kapanmasının da temel nedeni olmuştur. Batılılaşma, dergiler tarafından o günün tartışılmaz hakikati olarak benimsenmiş; o kadar ki Batılılaşmayı, Murat Belge’nin tabiriyle “kadınların anasından doğma soyunması” gibi gösteren yayınlar bile yapılmıştır.12 Bir yandan harf inkılabı özgürleşmeyle ve şapka kanunu modernleşmeyle ilişkilendirilirken; öte yandan Batılılaşma ve millileşmenin karşısındaki herkes bir hamlede darağacında çizilebilmiştir. 

İNÖNÜ VE MARKOPAŞA 

1946 yılında kurulup Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin yazdığı ve Mim Uykusuz ’un çizdiği Markopaşa, Türk mizah tarihinin en dikkat çekici örneklerinden biridir. “Toplatılmadığı zamanlar çıkar” ya da “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlar çıkar” sloganıyla yayımlanan Markopaşa, “Milli Şef” İsmet İnönü iktidarını içine alan bir muhalefet sahası açmaya çalışmıştır. Markopaşa’nın çıktığı dönem, Nazi Almanya’sının Yahudi soykırımına alkış tutan bir tek particilik ve muhalefetsiz karikatürcülük dönemiydi. Halk deyişleriyle argoyu birleştiren Markopaşa13 mizah üzerinden muhalefet zemininin yeniden oluşmasına hizmet etmiştir. Fakat onun geliştirdiği muhalefet, Atatürk milliyetçiliğinin kalıplarını gözden geçirmek ve Cumhuriyet dönemi ilkelerini sorgulamak bir yana, İnönü iktidarının Kemalist çizgiden saptığı gözlem ve eleştirisine dayanmıştır. Karikatürden çok metin ağırlıklı olan Markopaşa muhalefeti, başka bir ifadeyle din ve geleneği dışlayan resmi ve seküler ideolojiyi yüceltmiş ve Atatürk’ün eleştirilmezliğini pekiştirmiştir. Döneminde 50 bini aşan tirajına rağmen Markopaşa, Aziz Nesin’in kesinleşen hapis cezası ve açılan diğer davalar sebebiyle 1947 yılında kapandığında, yerini önce Merhumpaşa sonra Malumpaşa’ya bırakmıştır. Ne var ki aynı yıl onlar da kapanmıştır. Daha sonra Markopaşa’nın devamı olarak çıkartılan Ali Baba, Başdan, Hür Marko Paşa ve Yedi-Sekiz Hasan Paşa gibi yayınlar da sayısız hapis ve kapatma davasının gölgesinde politik mizaha katkı sağlamaya çalışmıştır. Bu dönem, daha sonra “50 Kuşağı” olarak adlandırılacak ve özellikle DP iktidarında yükselen genç karikatürcüler için de mihenk taşı olmuştur. Turhan Selçuk, Semih Balcıoğlu, Yalçın Çetin, Ali Ulvi, Ferruh Doğan, Nehar Tüblek ve Oğuz Aral genç mizah kuşağı içinde en dikkat çeken isimlerdir. 

ADNAN MENDERES, 27 MAYIS VE SONRASI 

 Cumhuriyet’in değerleri ve Osmanlı sonrası uygulamalara dair net olarak onaylayıcı bir tutum sergileyen mizah muhalefeti, Adnan Menderes’in Demokrat Parti’si (DP) iktidar olduğunda yeniden sivri bir dil ve aşağılayıcı üsluba kavuşmuştur. DP dönemini baskıyla ilişkilendiren ve 27 Mayıs darbesini de bu baskıcılığı sonlandıran bir devrim olarak yorumlayan Ferit Öngören, bu dönemdeki mizah duruşunu şu şekilde tasvir etmiştir: “Cumhuriyet tarihinde hatta İkinci Meşrutiyet’ten bu yana görülmemiş bir yol olan mizahın hükümete muhalefeti, halkı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklemiş, mizah bir anda sihirli bir güç kazanıvermiştir.”14 Öte yandan asılan ve yasaklanan siyasilere dair itirazsız ve teşvik edici bir mizah yayıncılığı söz konusudur. Bu dönemde Adnan Menderes, tıpkı II. Abdülhamid gibi diktatör, baskıcı, hırsız ve yalancı olarak resmedilmiştir. Turgut Çeviker bu süreci şöyle özetlemektedir: Yassıada’da yargılanmak üzere tutuklu bulunan DP’nin ileri gelenleri, basında çok ağır bir biçimde eleştirilebiliyordu. Mizah, özellikle karikatür, eleştiri konusunda önde gidiyordu. Karikatürcüler -henüz yargılanmakta olan- siyasi kişilere yönelmiş “yargısız infaz” karikatürleri çiziyordu. Habercisi, yazarı, çizeri ve fotoğrafçılarıyla birlikte “düşük”ler darağaçlarında sallandırılıyordu.15 27 Mayıs darbesinden bir gün sonra, Cumhuriyet gazetesinde Ali Ulvi Ersoy’un çizdiği ve Büyük Türk Ordusu’na ithaf olunan karikatürde darbeye destek verilmiştir. Aynı gün Turhan Selçuk da Milliyet gazetesinde darbeyi doğrudan Atatürk’le ilişkilendirmiştir. Darbe sonrası sükûnu yücelten bu karikatürde Atatürk, “Artık rahatça uyuyabilirim!” demektedir. Menderes ve arkadaşları idam edilmiş, diğerleri hüküm giymiş ve siyasetten uzaklaştırılmıştır. Darbe sonrası mizah dergileri ise 1923 ve 1946 arasında olduğu gibi, belirgin bir tepkisizleşme içine girmiştir. Literatürün büyük bir kısmında bunun sebebi olarak, sanatın ve mizahın beslendiği kanalların tıkanması gösterilse de, esasında bu, mizah ve vesayet arasındaki yerleşik uyum ve birbirlerini yeniden üretme geleneğinden kaynaklanmıştır. Tarihin hiçbir döneminde karikatürcülerin eleştiri okları “basın, asker ve üniversite üçlüsü ”ne isabet etmemiştir. Politik mizahın sessizleşmeye başladığı darbe sonrası yıllarda dergiler en fazla gündelik yaşam, eğlence ve erotizm etrafında kurgulanmıştır. Örneğin Oğuz Aral’la özdeşleşen Gırgır, kurulduğu 1972’den itibaren bu akımın gelmiş geçmiş en dikkat çekici örneklerini vermiş ve yıllar boyu geniş halk kitleleri tarafından takip edilmiştir. Öyle ki Gırgır, 500 bine varan tirajıyla Türk mizah dergi yayıncılığı tarihinin en yüksek satış düzeyine ulaşmıştır. Oğuz Aral’ın yetiştirdiği ekip, 1990’lı ve 2000’li yılların mizah yayıncılığının iskeletini oluşturmuştur. Aynı yıllarda Fırt, Çarşaf, Avni, Limon, Hıbır ve Pişmiş Kelle gibi tutulan mizah dergileri de çıkmıştır. Erol Simavi tarafından çıkarılan Çarşaf, Hürriyet gazetesinin eki olarak son bulduğu 17 yıllık yayın hayatı boyunca Gırgır ve Fırt dergilerinin gölgesinde kalmış; Limon da 1990’lı yıllarda daha politize olan Leman’a evrilmiştir. Kurucu mizahçıların hayata veda ettiği 2000’ler ise, Leman dışında Gırgır, Penguen ve Uykusuz gibi dergilerle birlikte politik mizahın yeni bir kimlik kazanmaya başladığı yıllar olmuştur. Bu noktasına kadar anlatılan Türk mizahi söylemi, 2002’de başlayan AK Parti hükümetleri döneminde de gündemi yoğun bir şekilde takip etmiş ve yeniden üretmiştir. Bu aşamada 1990’lardan başlayarak fakat özellikle AK Parti hükümetleri süresince yaşanan Türkiye ve dünyadaki kritik olaylar karşısında mizah dergilerinin aldığı pozisyonlarını, hegemonik göndermeleri, özgürlük ve sansür tartışmalarına sebep olan üslubu detaylı bir şekilde analiz etmek gerekmektedir (DEMİR, 2016). 2002 yılından sonra basında kısıtlanma fazla olmamış fakat yaşanan darbe girişimi, terör eylemleri, gezi parkı ve çözüm süreci gibi olaylar sonucu basın özgürlüğünden yararlananlar, hükümet yerine devlete ve halka zarar vermeye başlamış. Bu olaylar hükümet tarafından basının baskı altına alınmasına sebebiyet vermiştir. 

KISACA TÜRKİYEDE MİZAH SERÜVENİ 

Mizah, taşlama, yergi ve karikatür üzerine yayımlanmış gazete ve dergilerin yaşadığımız topraklar üzerinde yaklaşık 140 yıla yakın bir geçmişi var. İlk örnekleri Teodor KASAP tarafından verilmiştir. Önceleri Rumca ve Fransızca çıkarılırken 25 Kasım 1870’de Türkçe çıkarılmaya başlayan  ”DİYOJEN” Türk tarihinin ilk  siyasi mizah dergisi olmuştur. Dönemi şiir, roman, tiyatro gibi edebi türlerin yanında bir de mizah yönüyle görme imkânı vermiştir bu tarz dergiler. 

Diyojen siyasi otoriteye getirdiği eleştirilerden dolayı baskılar görmüş ve bu baskılar karşısında fazla dayanamayarak 1873 yılında kapatılmıştır. Dergisi kapatıldıktan sonra Teodor KASAP başka adlarla çıkardığı  dergilerle sanatını sürdürmeye çalışmıştır. 1873 yılında haftada iki kere çıkarılan ‘‘Çıngıraklı Tatar”  ve yine o yıl içinde çıkarılan ”Hayal” dergileri  Teodor KASAP tarafından yayımlanmış  mizah dergileridir. 

İlk mizah gazetelerinin yayımlanmasından sonra cesaret bulmuştur bazı yazarlar. Bunlardan biri  olan Mehmed TEVFİK, düzenli bir eğitim hayatı olmamasına rağmen halk kültürünü iyi öğrenmiş ve tarih, şiir gibi konularda kendisini geliştirmiş bir aydındır. TEVFİK 1876 yılında ‘’ÇAYLAK’’ adlı mizah gazetesinin ilk örneklerini vermeye başlamıştır. Bu dönemde rejimin sertliği birçok mizah dergisinin ömrünü birkaç sayı ile sınırlı bırakmıştır. İstibdat döneminde sertleşen rejim hiçbir şekilde eleştirel bir bakışı kabul etmediğinden bu tür dergilerin çıkarılması çok güç hale gelmiştir. II. Meşrutiyetin ilanından sonra  oluşan bahar havası yeniden mizah dergilerinin çıkarılmasını, karikatür çizilmesinde az da olsa özgür imkanlar sağlamıştır sanatçılara. Bu dönemde yayımlamış önemli kabul edebileceğimiz birkaç tane mizah gazetesine göz atalım: 

KALEM: 1908 yılında yayımlanmaya başlayan Türk mizahının ve karikatürünün  öncüsü olan dergi. Hükümete getirdiği eleştiriler yüzünden sadece 130. sayısına kadar devam etmiştir. Dergide emeği olan Türk karikatürünün öncüsü olan Cemil CEM, değerli yazarlar Refik Halit Karay, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi isimleri saymak mümkün. 

KARAGÖZ: Türk mizah dergisinin uzun soluklu dergilerinden olan Karagöz, 1908 yılından Ali Fuad Bey tarafından kuruldu. 4785. sayısı yayımlandıktan sonra 1955 yılında kapatıldı. 

CEM: Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında iki ayrı dönemde yayımlanan derginin kurucusu Cemil CEM, başyazarı ise Refik Halit KARAY’dır ( I.dönem 1910-1912, II.dönem 1927-1929) 

Mizahın geliştiği bu dönemde  “Ezop ile Karakuş” (1908), “Eşşek” (1910), “Gecekuşu” (1910), “Şakacı” (1908) gibi mizah gazeteleri de tarih saylarında yerlerini aldılar. Kurtuluş savaşı dönemlerine gelindiğinde mizahın kendini daha uzun soluklu ifade edebileceği bir dönemin başlangıcı oluyordu.. 

DİKEN: 1918-1920 tarihleri arasında Sedat SİMAVİ tarafından çıkarılan edebi ve siyasi mizah dergisi. Sloganını  “bükülen dudaklara biraz tebessüm vermek” olarak dile getirmiştir Sedat SİMAVİ. Kurtuluş savaşına destek veren dergide Yusuf Ziya ORTAÇ, Ahmet RASİM, Ömer SEYFETTİN gibi yazarların eserlerine yer verilmiştir. 

GÜLERYÜZ: Diken dergisi devamı niteliğinde olan Güleryüz Sedat SİMAVİ öncülüğünde 1921-1923 tarihleri arasında yayım hayatına devam etmiştir. İşgal dönemlerinde Anadolu’da milli mücadeleye destek vermiştir. 

AYDEDE:  Kurtuluş Savaşı döneminde Güleryüz ile birlikte en etkin mizah dergisidir. Kurucusu Refik Halid KARAY olan dergi Kurtuluş Savaşı döneminde Milli Mücadele karşıtı bir tavır ortaya koymuştur. Savaşın kazanılmasından sonra Mustafa Kemal Paşayı  öven yazılar yayımlasa da Refik Halid sürgün edilmiştir. Böylece derginin ilk dönemi kapanmıştır. (1922) Dergiyi teslim ettiği Yusuf Ziya ORTAÇ aynı düzeni bozmadan  ‘’AKBABA’’ dergisini çıkarmıştır. Refik Halid KARAY yurda döndükten sonra  8 Mayıs 1948 yılında tekrar  çıkarmaya başlamıştır dergiyi. Antikomünist ve Amerikan yanlısı yayımlar yapan dergi eski başarısından uzak kalmış ve 1 Ekim 1949 yılında kapatılmıştır. 

Not: Refik Halid KARAY dergide ‘’KİRPİ’’ adını kullanarak da yazılar yazmıştır. 

AKBABA: Türkiye’nin en uzun soluklu dergisi 1922 yılında yayım hayatına başlayan dergi, dönem dönem çıkarılmasa da, 55 yıl yayın hayatına devam etmiş ve 1977 yılında kapanmıştır. Siyasi mizah degisinin yanında edebiyat dergisi olarak da nitelendirilir. Cumhuriyet döneminde de hayatına devam eden dergiyi 1947 yılından sonra Marko Paşa yayımlamaya başlamıştır. Dergide Aziz Nesin, Sabahattin ALİ, Rıfat Ilgaz gibi ölümsüz yazarlar yer almıştır. 

 1950lı yıllarda daha toplumcu bir yapıya bürünen mizah, konu bakımından da çeşitliliği artmıştır. Bu dönemin en önemli dergileri ‘’TEF’’ ile İlhan SELÇUK’un kurduğu ‘’DOLMUŞ’’ adlı  mizah dergileridir. Bu dönemin en önemli özelliği  Turhan Selçuk, Ferruh Doğan, Ali Ulvi Ersoy, Tonguç, Oğuz Aral, Eflatun Nuri, Mıstık, Sinan Bıçakçıoğlu ve Bedii Faik gibi isimlerin bu dergilerde yer almasıdır. 

GIRGIR:  Oğuz ARAL tarafından 1972 yılında çıkarılmaya başlayan derginin sloganı: ‘’Geçim derdini, can sıkıntısını, aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser. Her derde devadır, gırgır da gırgır’’ olmuştur. 

Bu rakam  Türkiye’de en çok satmış mizah dergisi olarak tarihe geçmiştir. Yeni bir anlayışla “sulu mizah” denilerek küçümsenen, argo, cinsellik ve mahalle hayatını işlemekten çekinmeyen yeni bir anlayışa yöneldi dergi bu da kendinden sonra gelecek mizah anlayışının yolunu çizmiş oldu. Gırgır bir dergiden ziyade karikatür okulu olarak tanımlanıyor. 

ÇARŞAF: 1975 yılında Gırgır’ın karşısına rakip olarak çıkarılan derginin en önemli özelliklerinden biri renklendirilmiş karikatürleriydi. Gırgır karşısında beklenen etkiyi yapamayan dergi 1992 yılından yayım hayatına son vermiştir. 

LİMON:  Gırgır’dan ayrılan yazarlar tarafından kurulan derginin sloganı ‘’Haftalık Hastalığınız’’ olup günümüzde yayım hayatına devam eden ‘’LEMAN’’ dergisinin başlangıcıdır. (1985-1991) 

HIBIR-HBR MAYMUN: Gırgır’dan ayrılan bir grup yazar tarafından kurulan dergi 1989-1995 arası Hıbır,1995-1998 yılları arasında HBR Maymun olarak çıkarılmıştır. 

PİŞMİŞ KELLE: 90’lı yıllarda Gırgır’dan ayrılan Ergün ERGÖNÜLTAŞ tarafından kurulan dergi 2001 yılına kadar yayım hayatına devam etmiştir. 

Leman : (1991- …) Limon dergisinin devamı niteliğinde olan dergi Türk mizah dergisinin köklü dergilerinden biri olarak yayım hayatına devam etmektedir. 

PENGUEN: Leman dergisinden ayrılan Metin Üstündağ, Bahadır Baruter, Selçuk Erdem, Erdil Yaşaroğlu ve arkadaşları tarafından Eylül 2002’de kurulmuştur. Yayım hayatına devam etmektedir. 

UYKUSUZ: Türkiye’nin en çok satan mizah dergisidir. 2007 yılında Leman’dan ayrılan yazarlar tarafından kurulan derginin imtiyaz sahibi Uğur GÜRSOY, logosu olan pijamalı adam çizeri Yiğit ÖZGÜR’dür.[3] 

KAYNAKÇA 

Çevikler, T. (1986). Gelişim sürecinde Türk karikatürü: 1. Tanzimat ve istibdat dönemi. Adam Yayınları. 

DEMİR, S. T. (2016). TÜRKIYE’DE. İstanbul: Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. 

Ferguson, M. A., & Ford, T. E. (2008). Disparagement humor: A theoretical and empirical review of psychoanalytic, superiority, and social identity theories. Humor-International Journal of Humor Research, 21(3), 283-312. 

Nurdan Akıner, M. S. (2016). Türkiye’de İslamofobi: Mizah Dergilerinde İslam’ın. Akademik İncelemeler Dergisi, 11. 

Öngören, F. (1983). Cumhuriyet Dönemi Türk mizahı ve hicvi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Öngören, F. (1998). Cumhuriyetin 75. yılında Türk mizahı ve hicvi. İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. 

Vallade, J.I. vd. (2013). Taking back power: Using superiority theory to predict humor use following a relational transgression. Western Journal of Communication 77 (2), 231-248. 

İNTERNET ÜZERİNDEN ALINAN KAYNAKÇA 

http://sanatkaravani.com/gecmisten-gunumuze-turk-mizah-dergileri/ 

http://tahsinemre.blogspot.com.tr/2010/12/osmanlida-mizah-basininin-dogusu-ve.html 







[1] http://tahsinemre.blogspot.com.tr/2010/12/osmanlida-mizah-basininin-dogusu-ve.html 

[2]  Ululama: Türkmen kültüründeki, yüceleştirme, kelimelerle tasvir edilir. 

[3] http://sanatkaravani.com/gecmisten-gunumuze-turk-mizah-dergileri/ 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKLERDE 12 SAYISININ ÖNEMİ(12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ, MAKAM VE BURÇLAR)

Musalar, Yunan mitolojisi

Yeni Zelanda ÜLKE RAPORU