KURŞUNLARIN DA RENGİ VAR
Emine Şeçeroviç Kaşlı
BİR ÇOCUĞUN İNSANLARI VE HAYATI ÖĞRENİŞİ
'Sen de bir askersin, ama senin silahın kitaplarındır'
KURŞUNLARIN DA RENGİ VAR
Bu kitapta Emine Seçeroviç’in gerçek hayat öyküsü anlatılmakta. Bütün bu olaylar yazarın,1992-1995 yılları arasında Bosna Hersek’te olan savaşta yaşadıklarını aktarmaktadır. Bosna savaşına dair ilk elden yazılmış bir kitap. Yaşamın en acı gerçeklerini sunan bir hayat hikayesi.
Bosna Hersek’te 1992-1995 yılları arasında, dünyanın izlediği, tarihin tanıklık ettiği, haksız bir savaş vardı. Bu savaş bildiğimiz savaşlara benzemeyen sadece Boşnakları yok etmeye çalışılan bir savaştı. Bir kız çocuğu ise buna tanıklık etti. Silahı, kavga etmeyi, zikzak çizerek koşmayı, kızmayı, sinirlenmeyi ve birçok davranışı savaşta öğrenen bir çocuktu Emine Seçeroviç.
Hikâye Sarayevo şehrinde geçiyor. Şehrin bir tepesinde sakin, ve huzurlu bir ev vardı. Bir sabah güneş doğana kadar...
HANGİ RENGİN ÜZERİNDE, HANGİMİZİN İSMİ YAZILI
“Filmde gördüğümüz kurşunlar hiç renkli değildi… Ben de zaten filmde değildim” diyordu Emine. Gece karanlığında belli olan kurşunlar. Belki bir oyundu bu kurşunlar ilk başta çocuğun gözünde. Mavi, kırmızı, yeşildi kurşunların rengi. Bilmiyordu o yaşlarda ölüm saçtığını. Her geçen gün farkına varmaya başladı hayatın renklerinin bir ölümden ibaret olduğunu. Bir köşede ‘Hangi rengin üzerinde, hangimizin ismi yazılı acaba?’ diye düşünmeye başlamıştı. Yaşıtları oyun oynamayı düşünürken.
SENİN SİLAHIN KİTAPLARIN
‘Kimse çocuk muyum diye sormadı bana yüzüme kimse bakmadı o kurşunları atarken. Neler ister bir çocuk hayallerim nedir diye sormadılar. Çocukluğumu yaşamama izin vermediler’ diyor Emine. Bu kitap uydurma hikaye değildi, bir çocuğun, hayat mücadelesini anlatıyordu. Okula çağı gelmişti Emine'nin. Kimi aileler terk etmişti ülkeyi kimleri ise mücadele ediyordu. Kalan ailelerin çocuklarının da Emine gibi okumaya öğrenmeye ihtiyaçları vardı. Savaşın ortasında keskin nişancılarla çevrili alandaydı okulları. Çocukların tek çaresi bu yolun sonuna ulaşabilmekti. Bu yaşam mücadelesine Emine'nin ağabeyleri yardım ediyordu, eğitimine ve hayata tutunmasına. Bir gün abisi Sinan yeşil beresini çıkarıp Emine’ye verdi ve ‘Bak, şimdi sen de asker oldun, ama senin silahın kitapların, geldiğimde ödevini kontrol edeceğim, ona göre’ dedi ve gitti.
ZİKZAKLAR ÇİZEREK
Savaşın ortasında okula gitmek, eğitim almak isteyen çocuklar. Eğitim alacakları yer bile yokken. Bir yıkık binada toplanıp savaşın ortasında, ölüme meydan okurcasına okula gitmiş Bosnalı kahramanlar. Bosnalı bir öğretmen her şeye rağmen bütün dersleri anlatırmış küçük kahramanlara. ‘Bizleri birer kahraman yapan, bir kahraman öğretmendi’ böyle görüyordu emine öğretmenini. Bir kitap dahi yoktu. Bu şartlarda eğitimine devam ediyordu çocuklar. Şimdi ise her şey var fakat öğrenmek isteyen yok. Bir yanda savaşta ölümü göze alarak okumaya giden çocuklar, diğer yanda evde oyun oynamaktan zaman bulamayan çocuklar. ‘Evden besmeleyle çıkar, biraz koştuktan sonra bir duvarın arakasına saklanıp biraz bekler, sonra tekrar koşup başka bir duvar veya arabanın arkasına saklanırdım. Dağdaki keskin nişancılarla oyun oynuyordum! Sadece ben değil, sokakta olmak zorunda olan herkes bu şekilde yapıyordu. Zikzak çizerek koşmakta ne kadar başarılıysan, kurtulma şansın o kadar yüksekti.’ Bir oyun gibi kim hızlı koşar, zikzak çizerek saklanırsa oyunda kalıyor. Oyunda kalamayanın ne başka hakkı var ne başka şansı tek seçenek durma koş! Eğitimli asker değildi bu çocuklar. Küçük bir çocuktu. Gittikçe azalıyordu sayıları. Kimilerini bir daha hiç göremediler, kimileri okulu bıraktılar.
AĞABEYİM YOK
İki abisi olan bir kızdı Emine. Ağabeyleriyle oynar onlarla vakit geçirdi. Bir gün olsun ağabeyleri hiç kızmamıştı Emine’ye. Yardımla gelirdi yiyecek ve içecek. Gelirdi gelmesine de yarısı böcek yarısı berbat olmuş halde. Bir gün büyük abisi Sinan kırık dala rastlar. Bu kiraz dalının nereden düştüğünü arar ve bir süre sonra bulur. Sahibinden izin alarak bir kova toplar. Öyle ya yiyecek ilk defa güzel bir şeyler bulmuştu. Sokakta yarısını dağıtır çevresindeki insanlara. Küçük kız kardeşine de ayırır. Sinan hemen ardından evde döner Emine’ye sürpriz yapar. Sevinir Emine, uzun zamandır ilk defa güzel bir meyve yemiştir. Bir zaman sonra Sinan geri nöbete için yerine geçer. Arkasından bir bomba sesi. ‘Sokağın ortasında dizlerinin üstüne çökmüş. Ellerini havaya kaldırıp anneme bakıyordu. ‘Sinan artık yok!’ sözlerini duydum. Babam ‘Sinan artık yok!’ demişti. O sözlerin dışında hiç bir şey duymadım artık. ‘Sinan artık yok! ‘Sinan, yeşil berelim, ağabeyim yok!’
İNANCIMIZI ÖLDÜREMEZLER
Gittikçe zorlaşıyordu yaşamak. Sinan'ın ardından diğer diğer çocuğunu kurtarmak için Türkiye’ye göndermekten başka seçeneklerinin olmadığını düşündüler. Abisi bir gece Sırplara karşı kazılan gizli tünelden geçerek bir otobüsle İzmir'e gitti. Bir süre sonra gittikçe savaşın şiddeti arttı. Artık bir karar verme zamanı gelmişti. Babası, Annesiyle kendisinin, abisinin yanına geçmesinden başka çare kalmadığını söyledi. Abisinin ölümünün ardından Babasından da ayrılmak bir çocuk için ne kadar kolay olabilirdi. Hayat o kadar yaşanılmaz bir hale gelmişti ki gitmekten başka çareleri yoktu artık. Gizli tünelde bir gece geçerek Türkiye’ye gitmek için yol aldılar. Bunca yaşananlara rağmen ‘Dağda olanlar bombalarıyla, kurşunlarıyla bizleri öldürebilir, ama inancımızı öldüremezler’ diyordu Emine. Günlerce, aylarca hatta yıllarca yardım bekledi Bosna. Gelen yardımlar ya pislik ya böcek içinde. Ölüme terk edilmiş bir halk. Bir savaştan daha fazlası. Bir film değil yaşam mücadelesi..
Dili: Türkçe
Yayınevi: Alfa Kitap
Sayfa Sayısı: 170
Baskı Yılı: 2016
Baskı Sayısı: 5. Basım
Yorumlar
Yorum Gönder