BOSNA HERSEK, KARADAĞ, ARNAVUTLUK, MAKEDONYA, KOSAVA


BOSNA HERSEK
“Potok(çay) dereye dökülür dere Bosna’dır. Dere denize dökülür deniz Türkiye’dir.”
ÜÇ MİLLET TEK DEVLET
“Bosna Türkiye’nin kalesidir.”  Necmettin Erbakan
Saraybosna üç millettin farklı mimari yapılarıyla şekillenmiş bir başkent.  Bosna katliamının halen evlerde, camilerde ve Boşnaklara ait çoğu yerde mermi izleri duvarlarda durmakta. Aliya İzzetbegoviç’in isteği üzerine üç yerde katliamın izlerini taşıyan binalara dokunulmamış. Bunlar; milli kütüphane, hastane ve âcizhane(huzurevi).  Bu yapıtları gördükten sonra gezimize TİKA ziyareti ile devam ettik. TİKA ziyaretinde Genel Koordinatör Ömer Faruk Bey bizlere Bosna Hersek’in kısaca tarihini, Bosna katliamını, Türkiye’nin neden bu katliamda Boşnak halkına yardım konusunda geç kaldığını ve Bosna Hersek’te TİKA’nın faaliyetlileri hakkında bilgi verdi.  TİKA’dan ayrıldıktan sonra Aliya Izzetbegoviç’in kabrini ziyaret ettik. Buradan ayrıldıktan sonra Gazi Husrev Bey Camisine gidip öğle namazımızı kıldık. Saraybosna sokaklarını inceleyerek yemek yiyebileceğimiz bir lokantaya geçip meşhur Boşnak böreğinden yedik.  Gezimize Yunus Emre Enstitüsü ziyaret ederek devam ettirdik. Buradan sonra gittiğimiz ve beni en çok etkileyen yer Ahmic Cami oldu. 15 Ağustos 1993 yılında Boşnaklara yapılan katliamın görüntülerinin bulunduğu camii, o dönem ki yaşanılan mücadeleyi gözler önüne seriyor. Ahmic Camii’nin hocası; “14 Ağustos Hırvat ve Sırplar Boşnaklara karşı dost 15 ağustos düşman. Karşı komşu düşman” diyerek katliamı görseller üzerinde bizlere aktardı ve gezimizi ilk günüde burada bitmiş oldu.
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra otelimizden çıkışı yaparak Bosna katliamında Boşnakların kurtuluş projesi olan Yaşam tünelini ziyaret ettik. Tünelin bir kısmını gezme şansımız oldu. Tünel Boşnaklara göre çok kısa ve dar yapılmasına rağmen katliamda yaşam alanı olmuş. Tünelin kazılmasına izin veren kişinin evi müze olarak kullanılmış. Bu müzede mermi izleri durmakta ve katliamı o zaman ki görüntülerle anlatmak için odalar yapılmış, bu odalarda katliamın videosu izletilmekte. Buradan sonra Vrelo Bosna Milli Parkına gittik.  Bu park Avusturya-Macaristan imparatorluğu tarafından inşa edilmiş. Geçtiğimiz yol üzerinde ülkemiz tarafından yapılmış İngilizce eğitim veren üniversiteyle karşılaşılıştık. İncelememize Alperenler dergâhıyla ve Sarı Saltuk’un ziyareti ile devam etti. Bu incelemelerden sonra Osmanlı tarafından yaptırılan Konijç köprüsünü ziyaret ettik. Buradan sonra konaklayacağımız Mostar şehrine doğru yola koyulduk. Mostar’a vardığımızda ikindi namazımızı kılıp incelemelere başladık. Koski Mehmet Paşa Camiini ziyaret ettik ve bir dükkânda Mostar köprüsünün yıkılış videosunu izledik.  Buradan sonra Mostar’ın tarihi sokaklarını, köprülerini gezdik. Gezerken büyükelçimizle karşılaştık. Bu karşılaşma bizler için şaşırtıcı oldu. Büyükelçimize öncelikle kendimizi tanıttık ve neden Mostar’da olduğumuzu anlattık. Sonra ise köprüden turistlerin ilgisini çekmek için para karşılığında köprüden atlayan gençleri izledik.
Karadağ:
8:30’da otelden çıkış yaparak 115 km’lik uzaklıkta olan Karadağ ülkesine doğru yola koyulduk.  500 bin nüfusa sahip ülkede 80 bine yakın Müslüman yaşamaktadır. Karadağ’ın önemli gelir kaynaklarından biri Loça limanıdır. Yılda 2 milyondan fazla turist ziyaret etmekte. Tembel bir millet fakat yaşam standartları iyi. Para birimi Euro’dur.  Kotor burada ziyaret etmiş olduğumuz bir şehirdi. Burası Venediklerden kalma bir şehirdir. Osmanlı burayı Müslümanlaştırmamıştır. Osmanlı burada yaşayanların dinine hiçbir baskı uygulanmamış sadece vergi almıştır. Kotorda camii bulunmamaktadır. Bu nedenle yolda namazımı kılıp Bar'a geçtik. Akşam namazını TİKA’nın yaptırmış olduğu Selimiye Külliyesinde kılmak çok önemli bir anı oldu. Namaz sonrası sırayla selamlaşma ise çok etkileyici bir iz bıraktı. Otelimize geçtiğimizde Podgorica TİKA koordinatörü Ahmet Altun ile görüşme şansımız oldu. Oda arkadaşlarımızla ortak karar alarak takım elbise giymiştik bu nedenle Ahmet Bey çok şaşırmış ve etkilenmişti. Ahmet Bey özel aracı ile oda arkadaşlarımı ve beni Osmanlıya ait saat kulesi ve camiye götürdü. Karadağ’daki son günümüzde Balkan şehitliği ziyaret ettik. Buradan sonra gideceğimiz yerin uzak olmasından dolayı Adriyatik denizini vapur ile geçtik.
Arnavutluk:
Süremiz kısıtlı olduğundan Karadağ ile Makedonya arasında doğrudan geçiş yaptığımızdan dolayı fazla inceleme fırsatı bulamadık fakat Kuveyt’e bağlı yardım kuruluşunu ziyaret ettiğimizde Arnavutluk hakkında önemli bilgiler aldık. FETÖ’nün burada da önemli bir yeri olduğu ve halen çalışmalara devam ettiğini öğrendik. Başkent Tiran’da Enver Hoca’nın yıkmadığı tek camiyi ziyaret ettik. Geniş caddelerde Arnavutluk devletinin kurum binalarını otobüsten izleyerek Arnavutluk’tan ayrıldık.
Makedonya:  
İlk olarak Ohri bölgesinden incelememize başladık. Akşam yemeğimizi Ohri gölü kenarında yedik. Sabah otelden ayrıldıktan sonra Ohri gölünde tekne turu yaptık. Huzur verici turun ardından şehri incelemeye koyulduk. Osmanlı mimarileri bir ara Türkiye’deymişiz gibi bir izlenim verdi. Mimarisi aynen Safranbolu evleri gibiydi. Burada TİKA tarafından restore edilen bir camiyi ziyaret ettik. Serbest vakitlerde Ohri sokaklarında dolaştık. Kalkandelen ziyaretimizde Cumali abimiz ile görüştük. Bizlere çok önemli bilgiler aktardı ve duygusal izler bıraktı. Ardından akşam vakitlerinde başkent Üsküp’e vardık. Otele yerleştikten sonra yemeğe gittik. Üsküp sokaklarında bulunan çöp ve pis koku bizleri şaşırttı. Belediye Müslüman bölgesi olduğundan dolayı temizlik çalışmalarını askıya alıyormuş. Yemeği yedikten sonra Cihangir hocamızla buluştuk. Otelin lobisinde hocamızla hoş bir sohbet geçirdik. Makedonya’da FETÖ’nün halen etkin olduğunu ve zaman gazetesin görünce çok şaşırdık. Manastır Askerî İdadisi müzesini ziyaret ettik. Başkent Üsküp’ü, Büyükelçiliğimizi, AA Üsküp şubesini ve YEE Üsküp şubelerine ziyaretler düzenledik. Bu ziyaretler sırasında bir cami dikkatimi çekti ve camiye girip birkaç fotoğraf almak istedim tam o sırada bir amca beni yanına çağırdı. Amca önce kaç yılardır imam olduğundan bahsetti sonra Türklerle gurur duyduğunu anlatmaya başladığında ise gözleri doldu…  Buradan ayrılarak Kosova’ya doğru yol aldık.
Kosova:
Kosova’ya beni en etkileyen şehir oldu. Türkiye’de geziyor gibi bir his uyandı içimde.  NATO askerlerini görünce biraz moralimiz bozuldu. Ecdadımızın toprağında NATO askerlerinin olması bu bölge için, din kardeşlerimiz için çalışmamız gerektiğini bir kerede daha hatırlattı. Prizren bölgesinden Müslüman nüfusun ağırlıklı olarak yaşamakta. Burada Cumhurbaşkanımızın ve Aliya’nın yakın arkadaşı olan Hacı İlyas abimizle buluştuk. Bizlere çok önemli önerilerde bulundu. Serbest vaktimizde Halveti tekkesine gidip zikre katıldık. Bir sonra ki gün Cuma olduğundan dolayı sabah namazında kadar zikir ve namaz kıldıklarını öğrenince biraz şaşırdık. Ertesi gün YEE ve Maarif Vakfını ziyaret ettik. Başkent Priştine’ye doğru yola çıktık. Murad Hüdavendigar’ın kabrini ziyaret ettik. Bu ziyaret duygusal bir iz bıraktı. Buradan da ayrılarak Priştine Hava limanına doğru yol aldık. Kosova’dan ayrılmak içimizde tuhaf bir his bıraktı. Gurbet kavramını hiç yaşamadık. Sanki evimizi bırakıyorduk sanki bir şey unutmuştuk. Bu duygusal ayrılış benim için çok önemli bir iz bıraktı. Hayatıma yön verirken her zaman aklımda kalacak bir yer oldu KOSOVA.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

TÜRKLERDE 12 SAYISININ ÖNEMİ(12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ, MAKAM VE BURÇLAR)

Musalar, Yunan mitolojisi

DİPLOMASİ TARİHİ, TEORİSİ, KURUMLARI VE UYGULAMASI